19 Nisan 2012 Perşembe

OBEZİTE NEDİR?

Şişmanlık, kadın erkek genç yaşlı herkesi ilgilendiren bir sağlık sorunu, diğer bir tanımla da vücudun fiziksel yapısına uymayacak ölçülerde aşırı derecede yağ depolamasıdır. Obezite, ilerleyici ve tekrarlayıcı olması açısından mutlaka tedavi edilmelidir. Ayrıca obezite ciddi sosyal ve psikolojik yönleri olan, tüm yaş gruplarında ve her sosyo-ekonomik düzeyde görülebilen kompleks bir hastalıktır.

Obezitenin klinik olarak değerlendirilmesinde beden yağ ölçümü, vücut ağırlığı, beden kitle indeksi, deri kıvrım kalınlığı, bel-kalça oranı gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bunlar içinde en çok kullanılan yöntem ise beden kitle indeksi ve bel çevresi ölçümüdür.

Beden kitle indeksi kilonun boyun karesine olan oranıdır. Bu oran 25’in üzerinde olan yetişkinler kilolu, 30’un üzerinde olanlar obez olarak tanımlandırılır. Beden kitle indeksi 40 ve üzerinde olan morbid obez ise obezitenin gözle görülür bir şekilde ciddi hastalıklara, fiziksel sorunlara hatta ölüme neden olabileceği noktaya ulaşmış şeklidir. Bel çevresi ile değerlendirme yapmak istenildiğinde, kadınlarda olması gereken değer 88 cm ve altı, erkeklerde ise 102 cm ve altıdır.

Beden yağ ölçümü obezitenin en hassas göstergesidir. Normal değer kadınlarda % 20-25, erkeklerde ise %15-18 yağ yüzdesidir. Biyo elektrik empedans adı verilen alet yardımı ile kişinin kas, su ve yağ yüzdesi ölçülür. Bu şekilde kilonun asıl istenmeyen birleşeni olan yağ miktarı öğrenilebildiğinden daha fazla tercih edilen bir göstergedir.

Ayrıca obez kişinin bir program dahilinde zayıflamaya başladığında da vücudundaki değişikliklerin takibinde önemlidir. Çünkü zayıflama programlarında kilo kaybında asıl hedeflenen vücut yağından kayıptır. Mutlaka kastan bir miktar kayıp söz konusu olacaktır ancak amaç bunu minimize etmek, fiziksel aktivite ile destekleyerek engellemek ve asıl kaybı yağlardan sağlamaktır.

hayatımızı nasıl etkiler?


Günümüzde obezite, beraberinde getirdiği ek hastalıklar ve toplumsal sorunlar nedeniyle süreğen(kronik), ilerleyici, mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Tip 2 Diyabetin temelini oluşturan insülin direnci ve hiperinsülinizm obez kişilerde görülen karakteristik bulgulardandır. Tip 2 diyabetiklerin %80’ninin şişman olması, obezitenin diyabet için en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu göstermektedir. Obezite, Tip 2 diyabet riskini 7-8 kat kadar artırabilmektedir. Vücut ağırlığının her %20 fazlalığında diyabet olma olasılığı 2 kat artmaktadır.
Vücut kitle indeksi 35 kg/m2 üzerinde olanlarda diyabet ve koroner arter hastalıkları başta olmak üzere obeziteye bağlı mortalite 8 kat yüksektir. Bel çevresinin daha belirgin artması ile giden santral obezitede diyabet riski daha belirgin artmıştır. Metabolik sendrom olarak tanımlanan obezlerdeki insülin rezistansı, hiperinsülinemi, bozulmuş glukoz toleransı ve DM, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalıklarının birlikte görülmesi dikkat çekicidir.
Obezitenin önlemesi hedeflenerek yapılan geniş ölçekli çalışmalarda (Xendos…), obezitedeki azalmanın diyabet gelişme riskini belirgin azalttığı gösterilmiştir. Bu kadar iç içe geçmiş obezite ve Tip 2 diyabetten korunmada ve hastalık gelişmiş ise de tedavi yaklaşımında ortak hedefler saptanması gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder